Prof.Dr.Ender YARSAN
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı
   
 

Yem ve yem hammaddelerinde küflenmenin önlenmesi ve mikotoksinlerle kirletilmis bu tür yemlerin degerlendirilmesine yönelik uygulamalar 

Prof.Dr. Ender  Yarsan

Summary: Mycotoxins are a group of toxic chemical compounds, produced by certain strains of a number of species of fungi when they grown under favourable conditions. Degradation  of mycotoxin contaminated feeds and feedstuffs has been a continuing challenge for the food industry.

     This review is in three parts. Part I, gives a schedule of practices recommended respectively for standing crops, for harvesting and drying, for storage of crops, for transportation and chemical detoxification of mycotoxins in feedstuffs and feeds. Part II, is explanation to detoxification of aflatoxin B 1 in feeds and feedstuffs by chemical and physical methods. Part III, is informed utilization of mouldy or mycotoxins contaminated products.

     Özet: Mikotoksinler, bazi mantar türleri tarafindan, uygun sartlar olustugunda üretilen zehirli kimyasal bilesiklerdir. Yem ve yem hammaddelerinde mikotoksinlerin yikimlanmasi gida endüstrisi için sürekli olarak sorun olusturmustur.

    Bu makale üç bölümden olusmustur. Birinci bölümde; ürünün hasat edilmesi, kurutulmasi, depolanmasi, tasinmasi sirasinda yapilabilecek uygulamalar ve  mikotoksinlerin kimyasal yollarla yikimlanmasi islemleri anlatilmistir. Ikinci bölümde  yemlerde ve yem hammaddelerinde aflatoksin B 1 'in fiziksel ve kimyasal metodlarla yikimlanmasina yönelik uygulamalar verilmistir. Üçüncü bölümde ise mikotoksinlerle bulasmis ürünün güvenli bir sekilde kullanilmasina iliskin bilgi sunulmustur.                 

Giris

     Mikotoksinler, çesitli mantar türleri tarafindan sentezlenen,insan ve hayvanlar tarafindan alindiklari zaman, latent, akut veya kronik karakterde zehirlenmelere neden olan kimyasal maddeler veya metabolitlerdir. Mikotoksin terimi mantar anlamina gelen myco ve zehir anlamina gelen toxin kelimelerinin birlesmesinden türetilmistir (4,16).

     Mikotoksin olusturan mantarlar dünyanin her tarafinda yaygin sekilde bulunurlar. Gerek sahada gerekse harmanlama, depolama, tasima ve hazirlama sirasinda sartlar (özellikle isi ve rutubet) mantarlarin gelismesine uygun oldugu taktirde, tarim ürünleriyle bunlardan hazirlanan yem ve besinler mantarlarin istilasina ugrayarak mikotoksinlerle kolayca kirlenebilirler. Bu kirlenmelerin dogurdugu olaylarin hayvanlarda özellikle farkina varilmadan seyretmesi, ayrica, gerek hayvan sagligi ve ekonomik isletmecilik yönünden gerekse kalintilari vasitasiyla doguracaklari toplum sagligi riski bakimindan günümüzde en çok ilgi doguran konuyu olustururlar (15,16). Mikotoksin çesitleriyle kirlenmis bitkisel besinlerle beslenen insanlarda, evcil hayvanlarda görülenlere benzer sekilde,karmasik nitelikli, karaciger, böbrek, deri, kan, sinir sistemi ve hormonal denge bozukluklariyla kendini gösteren akut ve kronik zehirlenmeler meydana gelebilmektedir. Tek hücreli mantarlara bagli olarak yem ve besinlerde küflenmeye neden olan ve bütün dünyada siklikla karsilasilan bu dogal kirlenme durumunda, her yil dünya tahil ve yagli tohum üretiminin en az %1'i çürüme-küflenme yüzünden ise yaramaz hale gelirken, %20'ye yakin kismi da degisik derecelerde mikotoksinlerle kirlenirler (23).

     Bugün kimyasal yönden iyi tanimlanmis 60 kadar mikotoksin grubu bilinmektedir. Hayvan yemlerinde bulunabilen 220'ye yakin mantar türü bu toksinlerin üretilmesinden sorumludur. Bunlar birbirinden oldukça farkli kimyasal yapi ( coumarinler , terpenoidle r, antrakinonlar , piperazinler , piranlar, steroidler, fenolik makrolidler , piridinler , tetronik asitler , poliketidler amino asit türevleri) gösterirler  (6).

     Besinler ve yemlerde küflenmeye yol açan mantarlar baslica üç kaynaktan gelirler. Birincisi, bitkinin büyümesi gelismesi sirasinda fitoparazit olarak yerlesen, ekim alanlarina bagli mantar florasidir; bu grupta, Fusarium, Cladosporium, Claviceps, Pullaria, Rhizopus, Alternaria türleri bulunur. Ikincisi, hasat sonucunda kirletici olarak tarimsal ürünlere yansiyan, tarla mantar florasindan nispeten daha düsük sicaklik (20°C) ve rutubet (%60) sartlarina uyum saglamis yani,ambar sartlarina alismis olan Aspergillus ve Penicillium türleridir.Üçüncüsü, depolama kosullarinin,mantarlarin üreyebilecegi sartlar yönünde degismesiyle ortaya çikan ve Fusarium, Sardarya, Popullaspora, Aspergillus türlerinin  içinde yer aldigi gruptur (16).

     Yemlerde ve besinlerde küflenme olayini etkileyen bir dizi faktör vardir. Bunlarin baslicalari su sekilde sayilabilir:

 Nisbi rutubet ve denge durumu : Fungal etkinligin ve çogalmanin baslayabilmesi için gerekli olan çevresel etkenlerin basinda rutubet gelir. Genellikle kserofit nitelikteki mantar sporlarinin gelisebilmesi için ortam havasindaki nisbi rutubetin %50 veya daha yüksek ve çogalma ortamindaki rutubet içeriginin de %10'un üstünde olmasi gerekir. Rutubet içeriginde ortaya çikacak çok düsük farkliliklarin bile mantar çesitlerince duyarli bir sekilde farkedilmesi mikoloji yönünden önemlidir (24).

 Isi: Birçok mantarin çogalmasi için gerekli optimal isi 27°C'dir.Ancak, bu durum mantar çesidine göre degismekle beraber, 15°C'nin üstünde genellikle mantar üremesi söz konusudur. Bunun yaninda 0°C'nin altinda ve 55°C'nin üstünde bile bazi mantar türlerinin üreyebilmektedir. Genellikle,yüksek isiya bagli olarak enzimatik kökenli moleküler bozulmalar meydana gelirken, isinin düsmesi sonucunda da,enerji kaybina bagli olarak biyokimyasal tepkimelerin hizi yavaslar (16,24).

Oksijen : Mantarlar aerobik canlilardir. Dolayisiyla,ortamdaki CO 2  yogunlugu %10'un üstüne çikarsa mantar mikroflorasi hizla baski altina alinir (24).

Besin çesidi: Yem ve yem hammaddeleri ile besin çesidi de genellikle mantarlarin gelismesi ve mikotoksin sentezlemesini etkilemektedir. Ancak,aflatoksin sentezleyen mantar çesitleri için böyle bir bagimlilik yoktur. Özellikle, kullanilabilir karbonhidrat ve yag içerigince zengin olan tarimsal ürünler ile besin çesitleri hizla küflenerek bozulmaya ugrar. Ayrica, gerek hasat ve gerekse islenme sirasinda fazlaca mekanik hasar görmüs veya çesitli parazitlerin hücumuna ugramis ve fiziki bütünlügünü yitirmis tarimsal ürünlerin mantar invazyonlarina karsi direnci bütünüyle kaybolabilir. Bunun sonucu, misir, arpa, yulaf, bugday, pirinç, dari gibi tarim ürünleri ile pamuk tohumu, soya, yerfistigi, findik ve ayçiçegi gibi yagli tohumlar ve bunlardan hazirlanan yem ve besinler sikça mantar istilasina ugrayarak mikotoksinlerle kirlenebilirler (16,24).

 Diger  sartlar: Türlere göre degismekle beraber, mantarlar pH degisikliklerine kolayca uyum gösterebilirler. Büyük çogunlukla pH 2-7,5 arasinda üreme gösterirler. Ancak,genel bir kural olarak, bazik ortamlara göre hafif asit pH'li yiyecekler fungal etkinlikler için daha uygun ortam olustururlar. Daha düsük pH derecelerinde ise,fungal üreme ve spor sekillenmesi baskilanir. Gelisme ortaminda bulunan ve katalizör olarak görev yapan çesitli metal iyonlari, fungusid maddeler ve radyasyon fungal yasami olumsuz yönde etkiler.Keza, ayni ortamda birden fazla mantar türünün bulunmasi halinde, farkli türler arasinda yarisma seklinde etkilesmeler basgösterir; sonuçta bir tür digerine baskin hale gelebilir (24).

     Mikotoksinler vücudun organ ve dokularinda bozukluklar meydana getirirken en çok karacigeri etkilerler; bunun yaninda, böbrekleri, sinir ve kaslari, sindirim sistemini, deriyi, solunum sistemini ve üreme sistemini etkilerlerken bazilarinin teratojenik ve karsinojenik etkileri de vardir  (4).

 I. Küflenme Olayinin Önlenmesine Yönelik Uygulamalar

 I . 1 . Tarla Sartlarinda Mantar Istilasinin Kontrolu:  Tarla sartlarinda, hasattan önce ürün iç ve dis etkilerle böceklerin hücumuna ugrar; özellikle insektler tarafindan yol açilan mekanik zedeleme ve diger artropodlar büyük ölçüde mantar infestasyonundan sorumlu unsurlardìr. Üründe mantar bulasmasini önlemek amaciyla, hasat öncesinde koruyucu amaçla bazi maddeler (captan,thiram,zineb,propiyonik asit,asetik asit gibi) kullanilabilir (11).

     Ürünün tarlada iken kimyasal maddelerle gübrelenmesi de küflenmeyi azaltabilmektedir. Örnegin,yapilan bir çalismada (25) bugday üre ile gübrelenmis ve neticede Fusarium greminearum bulasmasinda önemli bir azalma oldugu belirlenmistir.

     Tarlada yapilacak inceleme ile üründeki küflenme olayi gözlemlenebilir. Özellikle Aspergillus flavus ile bulasik yer fistiklarinda gözle görülebilecek degisiklikler meydana gelir. Bu durumda, kirli kisimlar ayiklanarak yüksek yogunluktaki kimyasal maddelerle muamele edilir. Hasat islemi sirasinda da ürünün küflü kisimlariyla saglam olan kisimlarinin karismamasi için gereken özen gösterilmelidir. Renk yönünden kirli kisimlarin tespit edilip uzaklastirilmasi seklindeki bu islem yer fistigi, kahve, çilek, bögürtlen gibi küçük çekirdekli ürünler için genis kullanim alanina sahiptir.Bu amaçla elektronik cihazlar kullanilabilecegi gibi elle de bu islem gerçeklestirilebilir.      Özellikle dari ve bugdayda ergotla bulasma sik sik görülebilir.Bunun önlenmesinde yüzdürme teknigi kullanilabilir; burada tanelerin sodyum klorür çözeltisinde asili kalmalariyla ayrilma islemleri yapilabilir.Bu yöntemle,özellikle ergot sclerot'lari,saglam olanlardan daha hafif olduklarindan, ayiklanabilirler.Tarlada da ,yabanci otlarin ayiklanip uzaklastirilmasi gerekirken,bir önceki hasat dönemine ait bitki kirintilari ve döküntüleri de mantar bulasmasi açisindan potansiyel tehlike olusturur.Topragin sürülmesi sirasinda yapilan islemler bu artiklarin açiga çikmasina ve hizla mikrobiyal bozulmaya sebep olur.Kanatlilar tarafindan basaklarda meydana getirilebilecek olan zarar da küf ve insekt invazyonlarini kolaylastirir (11, 15).

 I.2 . Ürünün  Hasat  Edilmesi ve Kurutulmasi: Küflenme ve mikotoksin olusumunu engellemek için; ürün tam olarak olgunlasinca hasat edilmeli; hasat esnasinda üründe mekanik hasar olusturulmamali; özellikle rutubet orani yüksek bölgelerde hasat edilmis ürün derhal kurutulmali ve sonra havalandirilmasi saglanmalidir. Mantarlara karsi ürünün korunmasi yönünden kurutma islemi son derece önemlidir. Hasat sirasinda hububat veya yagli tohum küspeleri depolama için gerekli olandan daha yüksek oranda rutubet içerirler. Hasat yapilan yerlerde ürünün hava yardimiyla kurutulmasi sonucu mantar üremesi önlenebilirken, hava rutubetli ise ciddi problemler meydana gelebilir. Bu durumda ürünün kurutulmasi, sorunun çözümünde en önemli faktördür.Kurutma islemi sirasinda sicak havaya maruz kalma ile üründe olusabilecek mekanik hasar ve niteliginde bozulmalar önlenmelidir. Normalde yapilan uygulama ürünü zemine sermek ve günes isigi ile hava ceryani altinda kurumasini saglamak seklindedir. Bir örnek kuruma için ürünün sik sik karistirilmasi gerekir. Dogal kurutma olayina tütsüleme tarzinda gazlarin ilave edilmesi iyi sonuç verir. Yer fistiginda yapilan uygulamalarda, hasat sonrasi dönemde,fumigantlarin kullanilmasi ile saprofitik nitelikteki mantarlar kontrol altina alinabilir. Amonyak ve fosfin bu amaçla en fazla kullanilan maddelerdir (3, 11).

     Arazi sartlarinda,50 mg fosfin ile 50 mg amonyak (her litre için) fungisidal etkiyi saglamada yeterli olmaktadir. Bu düzeydeki karisim spor sekillerine etki etmezken litreye 200 mg ilave edilmesi mantar gelismesini durdurur. Depolama sirasinda Aspergillus flavus'un kontrolü amaciyla, yine bu grup kimyasal maddelerden amonyak ve propionik asit kullanilmaktadir.Yüksek rutubet içeren misirlarin korunmasi amaciyla kullanilan toz halindeki lindan, insekt hasarini önleyerek ve bunun sonucunda mantar gelismesini engelleyerek etkili olabilmektedir.Yagmurlu ve bulutlu havalarda, yukarida belirtildigi gibi,ürünü, günese sermek suretiyle,istenen zaman içinde,güvenli rutubet düzeyine indirmek mümkün olmaz; bu durumda farkli metotlar uygulamak gerekir. Çesitli ülkelerde, ürünün kurutulmasi amaciyla dogal hava akimi veya sicak hava tazyiki kullanilmaktadir. Mikotoksinlerle kirlenme yönünden önemli bir ürün olan yerfistiginda su sekilde bir kurutma yöntemi uygulanmaktadir.Iki asamali olan bu yöntemde öncelikle, toplanan ürün tarlada kurumaya birakilir. Sartlarin iyi olmasi durumunda %20 civarinda bir rutubet düzeyine kadar düsme saglanir. Bu amaçla,ayrica, yerden yaklasik 0.5 metre yüksekligindeki platformlardan da yararlanilabilir.Ikinci asamada ise kullanilmayacak kisimlari ayiklanmis olan ürün çiftliklerde toplanir. Burada da genellikle düzenli araliklarla karistirmak suretiyle, kuru bir yere serilen ürün günes isigina maruz birakilir. Son yillarda ise bu amaçla günes isigi yerine sicak havanin püskürtülmesi uygulamalari yapilmaktadir (6, 11).

     I.3 . Depolama Sirasinda Yapilacak Uygulamalar: Depolanmis tohum ve taneler için küflenme tehlikesi olusturabilen nem orani; depolama baslangicindan sonra geçen gün sayisi ve depo yerindeki çevre sicakligi gibi üç önemli faktör rol oynar. Güvenli bir depolama için nem oraninin düsürülmesi en basta ürünün besin kalitesinde kazanca neden olur. Zira, yemin niteligini belirleyen yag, karbonhidrat, protein gibi unsurlar kuru madde içinde yer alir. Bu yüzden yemde rutubet düzeyinin artisi,kuru madde miktarinda azalmaya dolayisiyla besin degerinde düsmeye yol açar. Nem orani yüksek taneler, bakteri ve mantarlarin üremesi için düsük nemli tanelerden daha uygundur. Besin degerindeki bozulma yaninda, bakteri ve mantarlara bagli olarak olusabilecek zehirlenme riski de önemli bir sorunu teskil eder (10).

     Depo ortamindaki rutubet ve sicaklik devamli sekilde ölçülerek kaydedilmelidir. Güvenli bir depolama için gerekli rutubet düzeyleri söyledir:yerfistiginda %9, misirda %13.5, sorgumda %13.5 pirinçte %15, fasülyede %15'tir. Eger rutubet düzeyleri bu degerlerden yüksek ise depolamadan önce ürün kurutulmalidir.Depolanacak üründeki yabanci maddelerin (olgunlasmamis taneler, saman halindeki ise yaramaz kisimlar, yabani otlar, ince kum ve taslar ) mümkün oldugunca üründen uzaklastirilmasi gerekir;böyle, yabanci maddelerin orani %10'u geçmemelidir.Depolarda ürüne zarar verebilecegi göz önünde tutularak kemirici hayvanlara karsi önlemler alinmalidir. Bu amaçla uygun rodentisid ilaçlar (fosfinin, etilen dibromür, metil bromür) kullanilabilir (11).

     Depolanacak yem ve yem hammaddeleri silo ve depo yerlerine konulmadan önce bu besinler  çok iyi temizlenmis olmalidir. Bos silo ve depo yerleri ekseriye tabanda toz ve küflenmis kalintilar ihtiva eder. Bu nedenle, böyle depolarin önceden temizlenmesi, küflü kisimlarin imha edilmesi veya yakilmasi gerekir. Gerek çiftçilerin ve gerekse yem fabrikalarinin yem maddelerini toprak zemin üzerine yigmamalari,yeme karsi izolasyon yapildiktan sonra tabanin beton zemin olmasina özen göstermeleri gerekir. Yem maddelerinin daima tahta izgara üzerine yigilmasi, iki palet üzerine üstüste bir tondan fazla yem çuvali konmamasi, yiginlar arasi hava sirkülasyonu için aralik birakilmasi gerekir (10).

     Yemlerde meydana gelebilecek bozulmalar ve buna bagli olarak ilk etapta düsünülebilecek mantar bulasmasini önlemek amaci ile,yemlere öteden beri bazi koruyucu maddeler katilmaktadir.Koruyucu maddelerin kullanimi bir çok yem üreticisi için yillardir olagan hale gelmistir. Almanya'da karma yemlerin %35'i, Belçika'da %25'i bu maddelerle islem görmektedir. Bakteri ve mantarlarin gelismesini durduracak uygun katki maddeleri kullanilarak, hayvan yemlerinin dayanikliligi saglanirken,neticede, sadece yemlerin bozulmasinin önlenmesi degil, ayni zamanda bu gibi bozulmalardan sorumlu mikroorganizmalar tarafindan toksin üretiminin engellenmesi de saglanmaktadir (3,10).

     Karma yemlerin korunmasinda kullanilmak için ticarette bir çok madde bulunur. Bunlar arasinda propiyonik asit, laktik asit, sorbik asit gibi maddeler fazlaca kullanilir. Bu amaçla hayvanlar tarafindan iyi tahammül edilen ve kalinti birakmayan maddeler tercih edilmelidir. Buna göre en uygun madde propiyonik asittir. Saf haldeki asit, irkiltici, kokulu bir sividir ve yakici-daglayici etkisi yoktur. Fakat, propiyonik asit tuzlari (sodyum ve kalsiyum propiyonat) irkiltici ve kokulu degildirler ve toz haline getirildiklerinde çok kolay kullanilirlar.Bozulmalardan sorumlu bakteri ve mantarlardan ekserisinin gelismesini durdurmak ve bozulabilecek bir ürünü,elverissiz depolama sartlarinda dahi,aylarca korumak için %0.3 düzeyinde propiyonik asit yeterlidir. Silaj yapilan yemlere katildiginda bile, sonradan hava girmesi durumunda bozulmalara engel olmaktadir.Yukarida sayilan etkilerinden baska,üründe hiç bir kalite düsüklügü yapmamasi da önemli bir özelliktir (10,20).

     Karma yemlerin küflenmeye karsi korunmasinda önerilen pek çok antifungal madde arasinda özellikle kalsiyum propiyonat en basit ve en ucuz olanidir. Karma yemlerdeki nem düzeyi %12'nin üzerine çikmiyorsa, 4 haftalik bir depolama süresi için 1 ton yeme 2.5 kg kalsiyum propiyonat katilmasi yeterli görülmektedir. Sayet, depolama süresi daha uzun olacaksa, kullanilacak miktar 3-4 kg'a kadar yükseltilebilir (10).

     Karma yemin nem orani yukarìda bildirilenden biraz daha yüksek olsa bile, yine ayni antifungal madde kullanilabilir; fakat, nem içeriginin yüksek olmasinin böyle maddelerin kullanimini sinirlayici bir etmen oldugu bilinmelidir (10, 20).

     Tek çesitten asit veya baz tuzlari (propiyonik asit, benzoik asit, laktik asit, sorbik asit) kullanilarak yapilan uygulamalarda mantarlarinin biyotiplerinde degisiklikler olusarak dirençli tiplerin ortaya çiktigi görülmektedir. Bu nedenle, farkli asitlerden meydana gelen karisimlar gelistirilmistir. Tek asit veya onlarin tuzlarini kullanmak yerine,daha çok, yukarida sözü edilen dört asidin karistirilarak uygulanmasi tavsiye edilir (8).

     Konservasyon amaciyla formik asit kullanilmasi uygun bir seçenek degildir. Yapilan bir çalismada (2) ineklere formik asitle korunmus tahil yedirilmis ve sonuçta,sütlerinde aflatoksin bulundugu anlasilmistir. Bazan, aflatoksin düzeyi 50 ppb'ye çikabilmektedir.

      I.4.Ürünün Tasinmasi Sirasinda Dikkat Edilecek Hususlar: Ürünlerin sehir merkezlerine, kirsal kesimlere veya fabrikalara tasinmalarinda demiryolu, karayolu, su tasimaciligi gibi yollardan yararlanilirken, tasiyici araçlarda bir infestasyon durumu varsa,bu durum tasinacak ürün için kirletici kaynak olarak bir risk teskil eder. Bu yüzden, böyle araçlar bos iken düzenli olarak uygun pestisidlerle muamele edilmeli veya fumigasyonu yapilmalidir; ayrica,yükleme yapilmadan önce tasiyicilardaki kalinti ve artiklar uzaklastirilmalidir. Tasinma esnasinda hava rutubetli ve yagmurlu ise veya tasima su yoluyla yapiliyorsa, böyle durumlarda ürünün nem kapma sorunu ortaya çikar. Bu yüzden, özellikle depolamadan önce ürünün güvenli rutubet sinirlarina kadar kurutulmasi saglanmalidir. Ayrica, böyle ortamlarda yapilacak tasima esnasinda ürünün nem kapmasinin önlenebilmesi için, katranli musambalar ve hava geçirmez sistemler kullanilmalidir.Gerek ambalajlamada gerekse, diger amaçlarla tasima sirasinda kullanilacak materyaller insektlere karsi dayanikli nitelikte olmali ve ayrica, kimyasal maddelerle muamele edilmelidir (11).

     I.5. Mantarlarin Kimyasal Yolla Kontrolü: Nemli yerlerde mantarlarin kontrolü amaciyla birçok kimyasal madde denenmistir. Bunlar arasinda aureofungin, thiram, captan, ortofenilfenat, bordo bulamaci ve organik asitler (propiyonik asit,sorbik asit, asetik asit ve benzoik asit) ve tuzlari yer almaktadir. Mantarlarin üremesini önlemek amaciyla bakir sülfat da kullanilmistir. Ancak, bu madde yan etkileri nedeniyle pek çok yerde terkedilmistir; bakir sülfatin dozu tam ayarlanamadigindan istenmeyen etkiler gösterebilmektedir. Mantarlara karsi kullanilan diger bir antifungal madde de jansiyan morudur. Bu madde Aspergillus 'larin üremesini durdurur.Fakat, Fusarium roseum ve Fusarium cerealis' e etki edemez. Bu nedenle, bazi Avrupa ülkelerinde kullanimi terkedilmistir (8,11).

     Kimyasal kontrol amaciyla kullanilan bir diger madde de sivi amonyaktir. Ancak, bu pahali bir uygulamadir. Ayrica, bu islem sirasinda bazi istenmeyen teknolojik problemler de görülür; örnegin misir rengini kaybederek kahverengilesir. Bir baska yan etkisi de, ürüne keskin bir koku vermesidir; bu durumda ürünün hayvanlar tarafindan tüketilmesi güçlesir. Bunun yaninda, yüksek yogunluktaki amonyak, uzun süre depolanacak ürüne atmosferik nemi çekerek rutubet düzeyinde artmaya neden olur. Bütün bu olumsuz faktörlere ragmen, bugün için üçüncü dünya ülkelerindeki küçük ve orta ölçekli çiftliklerde bu kimyasal madde hala kullanilmaktadir. Depolama sartlarinin iyi olmasi ve kurutma olayina dikkat edilmesi durumlarinda, aflatoksin ile bulasik ürünlerde amonyaklama islemi aflatoksin düzeyinde iz miktarlara kadar azalma saglayabilmektedir Bu islem sonucunda besinin besleyici kalitesinde de degisiklikler sekillenebilmektedir.Bu uygulamalar Tablo.1'de özetlenmistir (14,19)

Tablo.1. Amonyaklama isleminden önce ve sonra ürünün kalitesinde meydana gelen degisiklikller.

Table 1. Change in the nutritive value of feed before and after ammonization

 

Örnek

Toplam nitrojen

                    Ham protein

Ham yag

              Nem

Tuz

Baslangiçtaki         1

ürün                       2  

2.76

3.09

17.25

19.31

3.50

3.62

9.50

15.20

0.5

0.5

Son ürün               1

                             2    

2.11

2.38

13.18

14.87

3.00

2.95

8.25

14.00

0.5

0.5

1. Amonyaklamadan önce                 2. Amonyaklamadan sonra

      Mikotoksinlerin yikimlanmasi amaciyla oksitleyici maddeler de kullanilmaktadir.Bu gruptan maddeler arasinda baslica hidrojen peroksit, ozon, sodyum bisülfit ve sodyum metabisülfit bulunur  (1,9). Bu amaçla sodyum bisülfit deoksinivalenol (DON) ile bulasik misirlarda denenmis ve iyi sonuçlar alinmistir. Bu denemede (9) DON ile bulasik misir önce sivi sodyum bisülfit ile muamele edilmis, serbest DON düzeylerindeki azalma için optimum sartlar belirlenmis ve yapilan denemelerde gida tüketimi ve canli agirlik kazançlari üzerinde (domuzlarda) sodyum bisülfitin etkileri gözlenmistir. DON düzeyindeki en büyük azalma (%95'in üzerinde) %8.33'lük sivi sodyum bisülfitin (600 mg/ kg misira) bulundugu ortamda bulasik ürünün bir saat süreyle 121°C de otoklav edilmesiyle basarilmistir. Ayni çalismanin sonuçlari gida tüketimi ve canli agirlik kazançlari yönlerinden de degerlendirilmistir. 7.2 mg/kg düzeyinde DON içeren besinlerin tüketilmesiyle canli agirlik kazanci ve gida tüketiminde azalma meydana gelirken ürünün sodyum bisülfit ile muamelesi sonucu bu olaylarda düzelme gözlenmistir. Sodyum bisülfit ile muamele isleminin zehirliligi yönünden de çalismalar yapilmistir. Sonuçta, yapilan islem neticesi ortaya çikan DON sülfonat bilesiginin, sindirim kanalinda irkiltiye neden olabilecegi ve kusma meydana getirebilecegi belirtilmistir. Kronik yönden ise herhangi bir risk söz konusu degildir.

     Mikotoksinlerin yikimlanmasi için kullanilan maddeler arasinda baglayici özellikte olanlar önemli bir yer tutmaktadir. Baglayici maddeler arasinda hidrate sodyum kalsiyum aluminyum silikat (HSCAS) fazlaca kullanilir. Aflatoksinlerin yikimlanmasi için yapilan çalismalarda HSCAS ile aflatoksinlerin birleserek sabit bir yapi haline geldigi ve bunun da sindirim kanalindan emilmeden geçtigi gösterilmistir. Bu maddenin kullanilmasiyla yapilan bir çalismada (13), diyetlerinde HSCAS bulunan ineklerin sütlerinde AFM 1  yönünden azalma oldugu tespit edilmistir. Bu azalma yeme katilan HSCAS'in miktarina bagli olarak %44'e kadar çikmaktadir. Bu konuya ait çalismanin sonuçlari Tablo.2'de görülmektedir (14).

 Tablo.2 : HSCAS uygulamasinin sütte AFM 1 yogunluguna etkileri.

Table 2. The effects of HSCAS on AFM 1  concentration in the milk.

Sütteki AFM 1  yogunlugu (µ/L)

Diyetteki AFB 1 Dönemler                                Birim miktar       Azalma

yogunlugu (µ/kg)                            1          2             3                  azalma               (%)

Faz 1                                            1.85     1.44        1.99               0.44                  23.70    

    (200, %0.5 HSCAS)

Faz 2                                            0.91      0.51        0.90               0.40                 43.60

    (100,%1.0 HSCAS)

Dönem 1:AF var, HSCAS katilmamis; Dönem 2:AF var,HSCAS ilave edilmis

Dönem 3: AF var, HSCAS katilmamis

       Aflatoksinlere en duyarli türlerden biri olan hindilerde,toksinin gerek canli agirlik kazanci,gerek besin tüketimi ve gerekse de organ görevleri üzerindeki olumsuz etkileri HSCAS ile azaltilabilmektedir. Benzer bir çalismada (17), aflatoksin ve T-2 toksin ile kombine halde yapilmis ve sonuçta, bu iki maddenin özellikle canli agirlik kazancina yönelik olumsuz etkileri gerilemistir. Bu çalisma sirasinda aflatoksin 3,5 mg/kg, T-2 toksini de 8 mg/kg miktarlarinda kullanilmis ve 7'ser günlük beslenme asamalarina tabi tutulan etlik piliçler, %0,5'lik HSCAS'in etkisiyle söz konusu maddelerin canli agirlik kazancina yönelik olumsuz etkilerinden korunmustur. HSCAS ile muamele edilmis gruplarin mikroskobik bakisinda aflatoksinlerin karaciger, dalak, böbrek, bursa Fabricius üzerindeki lipidozis, safra yollarinda hiperplazi, erken periportal fibrozis, B. Fabricius'un lenfoidal folliküllerindeki piknotik çekirdeklerde artma seklindeki etkileri görülmemistir (17,18).

     Baglayici maddeler grubunda degerlendirilebilecek bir diger madde de bentonittir. Ratlarda T-2 toksininin etkisini önlemek amaciyla yapilan bir çalismada (7),bentonit, %10, %7,5, %5 ve %2,5 oranlarda 3 µg/kg T-2 toksin içeren diyetlere ilave edilmistir. Toksinin neden oldugu büyümenin gerilemesi ve besin tüketimindeki azalma durumlari bentonitin etkisiyle önemli derecede azalmistir. Bentonit ve diger besleyici olmayan polimerler (kolestiramin, divinilbenzene styrene, vermikulit hidrobromür vb) mikotoksinin sindirim sisteminden emilimini azaltmakta ve diskiyla atilimini artirmaktadirlar; bu durum aflatoksinler üzerinde de gösterilmistir. Bu çalismada 3 µg/kg T-2 toksini içeren diyetlere %10 oraninda ilave edilen bentonit ile en iyi sonuçlar alinmistir.

     Baglayici bir madde olarak degerlendirilen polivinilpirrolidon ile amonyum karbonat DON ile bulasik ürünlerde denenmis ve sonuçta domuzlarda toksinin etkilerinin azaldigi gözlenmistir. Baglayici maddelerin etkisi zearalenon üzerinde de denenmistir. Bu gruptan bir madde olan alfalfa, bulasik yemlere katilmistir. Etkili bir yikimlama saglamamakla beraber alfalfa iplikçikleri zearalenon'un etkilerinde gerileme meydana getirmistir (25).

     Mikotoksinler arasinda önemli bir yeri tutan okratoksinlerin yikimlanmasi amaciyla yapilabilecek uygulamalar da su sekilde özetlenebilir. Okratoksin A (OA) ile bulasik arpa üzerinde amonyak ve NaOH'in etkisi arastirilmis ve bulasik ürüne %5 Amonyak 96 saat süreyle 70 °C'de veya %0,5 NaOH 105 °C'de uygulanmis ve 132 °C'de 30 dakika otoklav edilerek,sonuçta besin degerinde az bir kayip ile OA'nin yikimlanmasi saglanabilmistir. Bu sayede OA'nin canli agirlik kazancini azaltmadaki etkilerinin önlenmesi yaninda, diger küflerin gelismesinin engellenmesi de gerçeklestirilmistir. OA'nin yikimlanmasi amaciyla, laktobasillus türleri de OA ile bulasik ürüne inokule edilerek denenmistir.Sonuçta OA'nin yogunlugunda %50'lik bir azalma saglanmistir. Buna ragmen,bu islem ile OA'nin etkisinde bir azalma olmamistir. Depolama sirasinda zehir organik bir matrikse bagli sekilde veya tespit edilemeyen miktar ve ürünlere dönüsmüs sekilde bulunabilir. Laktobasillus türleri tarafindan sentezlenen enzimler de, OA'nin zehirliligini engelleyecek olan amid baginin hidrolizini gerçeklestiremez ve sonuçta zehirlilikte istenilen düzeyde bir azalma saglanamaz (6, 21).

     Okratoksinlerin yikimlanmasi için sodyum kalsiyum aluminyum silikat, bentonit, kömür ve kolestiramin gibi baglayici maddeler de kullanilmaktadir. Etkin kömürün bulasik diyetlere %1 oraninda ilave edilmesi, kanda OA'nin yogunlugunun azalmasina neden olurken, %10 oraninda kömür OA yogunlugunu (kan, karaciger, böbrek, dalak ve kalp'te) %50-80 kadar azaltmaktadir. Insanlarda safra tuzlari üzerinde etkili olan kolestiramin de OA'nin emilimini azaltarak etkili olmaktadir. 1 mg/kg OA içeren ratlarin diyetlerine %0,5 oraninda kolestiramin ilave edilmesiyle OA'nin kandaki yogunlugunda %50'lik bir azalma saglanabilmektedir. Ratlara bulasik yem ile beraber kolestiramin de verilmesi OA'nin idrarla atilmasini azaltirken (26 µg'dan 6 µg'a), diskiyla atilmasini artirmaktadir (8 µg'dan 38 µg'a). OA'nin zehirliligi üzerinde fenilalanine ve protein yapilarindaki etkilesmeninde önemli rolü vardìr. Fenilalanine, iki enzim sistemini etkileyerek, OA'nin etkisinde azalmaya,ama,bunun yaninda protein sentezinde bozulmaya yol açar. Bu enzimler, fenilalanil-tRNA sentetaz ve fenilalanin hidroksilazdir. OA içeren hücre kültürlerine fenilalanine ilave edilmesiyle, protein sentezinde inhibisyona kadar giden bozukluklar sekillenir. Fenilalanine OA'nin bagisiklik sistemi baskilayici etkisini azalttigi gibi, ratlarda OA'nin teratojenik etkilerini de kismen önlemektedir. Bunun yanisira, pahali bir uygulama olmasina ragmen, diyetlere protein ilave edilmesi de toksinin etkisini önlemede rol oynar. Diyetteki protein oraninin %26'ya çikarilmasi 4mg/kg'lik düzeydeki OA'nin toksik etkilerini önlemektedir. Okratoksinlerin metabolizmasinda gerek gevisenlerde ve gerekse diger hayvanlarda mikroorganizmalarin da rolü vardir. Özellikle gevisenlerde önemli olan bu durum sayesinde, OA mikroorganizmalarin etkisiyle okratoksin-alfa'ya dönüsür. Bu olayda, mikroorganizmalarla beraber, diyetin içerigi de önemlidir. Kuru otla beslenen hayvanlardan toplanan rumen sivisi (pH'si 7,0) invitro sartlarda OA'yi hidrolize ederek okratoksin-alfa'ya dönüstürmektedir. Bu olay tane yemle beslenen hayvanlardan alinan rumen içeriginin (pH 5,5) etkisiyle karsilastirildiginda, 5 kat daha hizlidir. Gevisenler disindaki hayvanlarda ise barsak mikroflorasi OA'nin zehirliligi üzerinde etkilidir; burada kalin barsaklarin ve özellikle kör barsak mikroflorasi etkilidir. Okratoksinlerin etkilerinin önlenmesinde, etki mekanizmasi tam olarak bilinmemekle beraber,askorbik asidin de etkili oldugu gösterilmistir; 3,0 mg/kg OA içeren diyetlere 300 mg/kg düzeyinde askorbik asidin katilmasiyla OA'nin zehirliligi, yumurta veriminde,plazmanin sodyum, kalsiyum ve klor yogunluklari üzerindeki olumsuz etkileri kismen önlenebilmektedir (21).

 II. Fiziksel ve Kimyasal Metotlarla  Aflatoksinlerin Yikimlanmasi 

     Aflatoksinler arasinda en güçlü etkili olan AFB 1 'in moleküler yapisi fiziko-kimyasal ve biyokimyasal olarak incelendiginde, toksikolojik etkiden sorumlu iki önemli yapidan söz edilebilir. Birinci yapi, furan halkasinda bulunan 8 ile 9 ncu karbon atomlari arasindaki çift bagdir.Aflatoksin ile DNA ve protein yapilari arasindaki etkilesme bu yapidan kaynaklanir ve sonuçta hücresel düzeyde zararli etkiler ile biyokimyasal fonksiyonlarda degismeler meydana gelir. Ikinci yapi ise koumarin türevlerindeki lakton halkasidir. Aflatoksinlerin yikimlanmasinda etkili olan bu yapi kolaylikla hidrolize olabilir niteliktedir. Yikimlanma olayi, furan halkasindaki çift bagin doyurulmasiyla veya lakton halkasinin hidrolize olup açilmasiyla gerçeklesir.Buradaki degisiklikler önce lakton halkasinda baslar ve sonra furan halkasinin çift bagi doyurularak toksinin yikimlanmasi saglanir (22).

     Aflatoksinlerin yikimlanmasi amaciyla bugüne kadar yapilan çalismalarda su yöntemler kullanilmistir; isi, peroksitler, ozon ve diger oksitleyici maddeler, asit ve alkalilerle muamele, isinlama ve belirli mikroorganizmalar. Fiziksel metodlarla aflatoksinlerin yikimlanmasinda en önemli yeri isi uygulamasi tutar. Saf ve susuz sekildeki aflatoksinlerin, ergime noktalarina kadarki sicakliklara dayanikli olduklari bilinmektedir. AFB 1  kuru havada dayaniklidir: ergime noktasi 260 °C'dir ve 269 °C'de yikimlanir. Yerfistigi ve misir yaglarinda 250 °C'ye kadar AFB 1  miktarinda degisiklik meydana gelmeyebilir. Rafine edilmemis yerfistigi yaglari 250°C de 10 dakika isitildiklarinda AFB 1  miktari %96 oraninda azalmakta,160°C'de 30 dakika kavrulan yerfistiklarinda ise 100 ppm'den 5 ppb'ye düsmektedir. Yemlerde aflatoksinler bakimindan önemli bir kirlenme kaynagi olan misirda, 145-165°C'de kavrulma iseminden sonra AFB 1  yogunlugu %40-80 azalmaktadir. Dogal olarak bulasik misirlarda AFB 1 'in %28'i haslama ve yagda kizartma isleminden sonra parçalanmaktadir (5,22).

     Saf haldeki aflatoksinler,sulu çözeltilerde,120°C'de 4 saat otoklav isleminden sonra floresans vermeyen türevlere dönüsürler. Sulu çözeltilerde AFB 1  miktarinda 120°C'de 20 dakika otoklav isleminden sonra %20 azalma olabilmektedir. Aflatoksinlerin sulu çözeltilerde lakton halkasinin açilmasi ve dekarboksilasyon gibi hidrolitik olaylarin etkisiyle, isiya karsi dayanikliliginin azaldigi bilinmektedir. Ekmegin pisirilmesi sirasinda uygulanan isi isleminin aflatoksinlerin parçalanmasina yeterli olmadigi, buna karsin hamur yapiminda özellikle yogurma islemi sirasinda, muhtemelen oksidatif veya hidrolitik olaylar nedeniyle,aflatoksin miktarinda önemli bir azalma olabilmektedir. Pastörizasyon ve sterilizasyon islemleri sirasinda ise sütlerde aflatoksinlerin kismen yikimlanmaya ugradigi gözlenmistir. Bu yikimlanma (%22-28) daha çok sterilizasyon isleminde ortaya çikmaktadir (5).

     Yikimlanma için etkili bir yöntem olan isiyla muamele isleminde, yüksek sicakliklara kadar çikilirsa, besinin organoleptik kalitesinde ve besleyici özelliklerinde degisikliklerin olabilmesi söz konusudur.Aflatoksinlerin yikimlanmasi amaciyla yapilan bir baska yöntem de isinlama islemidir.Bu konuda yapilan çalismalar,isinlamanin hem Aspergillus türü küfler ve aflatoksin olusumuna etkisi ve hem de mevcut aflatoksinleri yikimlayici etkisi üzerinedir.0,1-0,5 KGy dozlardaki isinlamanin Aspergillus flavus 'un aflatoksin meydana getirme yetenegini etkilemedigi bilinmektedir.Isinlama olayinda en etkili olan ve en çok kullanilan gamma isinlaridir. Gamma isinlariyla yapilan yikimlamada da doz ayarlamasi önemli bir konudur. Düsük dozda uygulanan gamma isinlari Aspergillus türü mantarlarin üremesini hizlandirmaktadir. 0,1 Mrad'lik doz uygulanmasi ile ekmek ve diger besinlerde aflatoksin üremesi tesvik edilirken, 0,3-0,4 Mrad'lik dozlar toksinlerin sekillenmesini ve küflerin gelismesini engeller. Besinlerin gamma isinlarina maruz birakilmasi sirasinda isinlama süresi uzarsa,bu durumda zehirli yikimlanma ürünleri de olusabilir. Gamma isinlari ile H 2 O 2 'in birlikte uygulanmasi sonucu mikotoksinler daha iyi yikimlanabilmektedirler.Bu durumun, ortaya çikacak serbest O 2  gruplariyla aflatoksin molekülünün tepkimeye girmesinden kaynaklandigi düsünülürse de,konuyla ilgili net bir görüs yoktur (5, 22).

     Aflatoksinlerin yikimlanmasi amaciyla ultraviyole isinlari (UV) ve günes isigi da kullanilmaktadir. Bu durumda solar yikimlamaya karsi hassas olan furan halkasinda degisiklikler meydana gelir ve çift bagda açilma sekillenir. UV isinlarin kullanilmasi sonucu, aflatoksin molekülünde kopmalar meydana gelerek, 12'nin üzerinde yikimlanma ürünü olusur. Ayrica UV ile muamele sonucu gida maddelerinde oksidatif degisiklikler ve kalitesinde bozulmalarda meydana gelir. Aflatoksinlerin yikimlanmasi amaciyla günes isinlari özellikle ürünün kurutulmasi asamasinda etkili olmaktadir (5, 11, 22).

     Aflatoksinlerin yikimlanmasinda kullanilan kimyasal maddelerin baslicalari; klorlastirici maddeler (sodyum hipoklorid, klordioksit,gaz halindeki klor); oksitleyici maddeler (hidrojen peroksit, ozon ve sodyum bisülfit) ve hidrolitik maddeler (asitler ve alkaliler)'dir (22).

Klorlama: Sivi haldeki klor, özellikle ekipman sanitasyonunda, gaz halindeki klor ise agartici ve oksitleyici bir madde olarak endüstride kullanilmaktadir. Bulasik yüzeyler ve cam malzemeden aflatoksinlerin uzaklastirilmasi amaciyla, ilk olarak sodyum hipoklorid kullanilmistir. Bu maddenin ayni zamanda besinler üzerinde de etkili oldugu bildirilmistir. Klorlama islemi, %0.2, %1,%5 veya %11 sodyum hipoklorid, %3 perklorik asit ile veya %10'luk klor gazi ile yapilmaktadir. Klorlama islemi sonucu ortama salinan hipoklorid anyonlari veya hipokloroz asit güçlü bir klorlasma veya oksitlenme meydana getirir. Tepkime sirasinda pH asit nitelikte ise klorlasma olayi oksitlenmeye göre daha güçlü olarak ortaya çikar. Bu olay sonucunda AFB 1 , 8,9-dikloro- ve 8,9-dihidroksi-AFB 1 'e dönüsür. Burada ilk ürün olarak ortaya çikan 8,9-dikloro-AFB 1  karsinojenik etkilidir;ancak, stabil degildir ve hidrolize olarak 8,9-dihidroksi-AFB 1 'e dönüsür. Hidroliz olayinda %5'lik aseton tepkimeyi hizlandirici yönde etki eder. Klorlama isleminden sonra, besinlerdeki klor kalintilari, protein ve yaglarda, zehirliligi tam bilinmeyen, degisiklikler olusmasi ve tyriptofan içeriginde azalmalar, bu maddenin güvenilirligi açisindan ciddi problemler arasindadir (5, 22).

 Hidrojen peroksit: Bu madde ile muamele edilmis ürünlerde hidrojen peroksit kalintilari kolayca zehirli olmayan sekillere dönüsmektedir. H 2 O 2  ile AFB 1 'in en fazla yikimlanmasi yer fistiklarinda,pH 4'te,%0.5'lik yogunlukta, misirda %3 ve %6'lik yogunluklarda pH 9.5'da ve 30 dakika süreyle muamele ile saglanmistir. AFB 1  hidrojen peroksit ve sodyum hidroksit karisimi ile muamele edildiginde, önce dihidroksi türevleri, daha sonra da suksinik asit meydana gelerek toksinin yikimlanmasi saglanir. Hidrojen peroksit %0.5 ve %0.3 yogunluklarda, sentetik maddelerde denenmis ve mantarlarin gelismesinin durduruldugu gösterilmistir. Buna karsilik, %0.03 ve %0.05'lik yogunluklarinsa bu gelismeyi artirdigi bildirilmistir. Oksitleyici bir madde olan H 2 O 2  sütte AFM 1 'in yikimlanmasi amaciylada kullanilmistir; %1 H 2 O 2  + 9.5 mM riboflavin ve pastörizasyon islemlerinin birlikte uygulanmasi sütteki AFM 1 'i %98 oraninda yikimladigi anlasilmistir  (5).

Ozon : Bu madde özellikle AFB 1  ve AFG 1 'in yikimlanmasi amaciyla kullanilmaktadir. Oksitleyici bir madde olan ozon, terminal furan halkasinda 8-9 ncu karbon atomlari arasindaki çift bagda elektrofilik bir etkiyle açilma meydana getirir. Ozon ile muamele sonucu olusan ürünlerin ratlarda ve tavuk embriyolarina zehirliligi yoktur. Ozon, 100°C'de,2 saat süreyle,%22 rutubet içeren pamuk tohumlarinda, AFB 1 'i %91 oraninda yikimlarken, %30 rutubet içeren yer fistiklarinda 1 saat süreyle ozonun etkisine maruz birakilma sonucu %78'lik bir yikimlanma saglanir. Bu islemin en olumsuz yönü ozonun etkisiyle, protein oraninda ve özellikle lizin miktarinda azalma meydana gelmesidir. Bunun yaninda, AFB 2  ve AFG 2  ozon'a karsi dirençlidirler.Çünkü, bunlarin terminal furan halkasindaki çift bag olefinik bir yapidadir. Bu yüzden, ozon ile normal muamele süresinde bu yapida bozulma saglanamaz; ancak süre uzarsa o zaman lakton halkasinda açilma meydana gelebilir (22).

Bisülfit : Gidalar üzerine antioksidan olarak etki eden bisülfit sarap, meyve sulari, marmelat, kurutulmus meyvalar ve diger gida maddelerine koruyucu madde olarak katilir. Aflatoksin molekülündeki iki etkin yapi olan lakton halkasi ve terminal furan halkasi bisülfit'in etkisiyle bozulmaktadir. AFB 1  ile dogal olarak bulasik misirlarda %0.5 ve %2 sodyum bisülfit ile muamele ve oda isisinda 24 saat muhafazanin AFB 1  miktarinda %80-90'lik bir azalma meydana getirmektedir. Bu islem sirasinda misirin renginde ve görünüsünde bozulmalar ortaya çikmamaktadir. Bu olayda bisülfit'in etkisi NH 3  ve NaOH'ten daha güçlüdür (5, 22).

Amonyak : Son yillarda yem sektöründe,önem kazanan bir konu olmakla beraber, amonyaklama isleminin güvenilirligi bugün için tam olarak ispatlanamamistir. Amonyaklama islemi ile aflatoksin molekülünde meydana gelen yikimlanma lakton halkasinda hidroliz seklinde baslar ve dekarboksilasyon ile devam eder. Sonuçta zehirli olmayan iki önemli bilesik (AFD 1  ve dihidro 4-hidroksi-6-metok-sifuro[2,3-b]benzofuran) ortaya çikar. Amonyaklama islemi yapilmis besinlerin yavru hayvanlara verilmesiyle, ölüm orani, canli agirlik kazanci, karaciger bozukluklari, safra yollarinda hiperplazi ve hücresel düzeyde nekroz olgulari incelenmis ve aflatoksikoz bulgularinda azalma oldugu tespit edilmistir.Ayni sonuçlar, hindi, rat ve farelerde de gözlenirken, inekler üzerinde yapilan çalismalarda AFM 1  seklinde sütte toksin tespit edilmistir.Aflatoksinle bulasik misirlara %1.5 oraninda katilan amonyak 12 gün içinde toplam aflatoksin miktarini 180 ppb'den iz düzeylere kadar düsürebilmekte, aflatoksinlerin alabaliklardaki karsinojenik etkilerini önlemekte ve misirin besleyici degerinde de bir azalma meydana getirmemektedir  (5, 9, 22).

Alkalilerle yikimlama : Aflatoksinler alkalilere karsi duyarli olup,özellikle yaglarin rafinasyonunda alkalilerle islem sirasinda önemli derecede yikimlanabilmektedirler. Alkalilerle yapilan yikimlamada, molekülün lakton halkasinda hidroliz meydana gelir ve AFQ ortaya çikar. Bu yikimlanma islemi devam ederek sonuçta suksinik asit meydana gelir. Bu islem sonucu olusacak ürünler ile kalintilarin zehirli etkileri ve besinin besleyici degeri üzerinde yeterli bilgi yoktur. Yer fistigi, pamuk tohumu ve misirda bu yöntemle yapilan yikimlama çalismalari vardir. %30 rutubet içeren bulasik yer fistiginin,%20'lik NaOH solusyonunda,100°C'de,90 dakika birakilmasiyla, aflatoksin miktari 111 ppm'den 17 ppm'e indirilmistir (22). Baska bir çalismada yerfistigi ve pamuk tohumu unlari NaOH, metilamin, etilendiamin veya amonyakla yüksek isi ve basinç altinda isleme tabi tutulmus ve kirlenmenin önlendigi bildirilmistir (5).

     Alkali maddeler, aflatoksinleri yikimlamaya yönelik  etki güçleri yönünden su sekilde siralanabilirler: KOH > NaOH > KCO 3 >Na 2 CO 3 > KHCO 3  > NaHCO 3  > NH 4 CO 3 . Kalsiyum hidroksit ile de aflatoksinler yikimlanabilmektedir. Etkin bir yikimlanma için su karisimlar denenmektedir: kireç + formaldehit, kireç + paraformaldehit, kireç + monometilamin. Bu sekilde alkali hidroksitler ile organik aminlerin karisimlari AFB 1 'i %94-%97 oraninda azaltabilmektdir (22)

 Asitlerle yikimlama: Kuvvetli asitler AFB 1  ve AFG 1 'e suyun baglanmasini katalize etmekte ve bu suretle AFB 1  ve AFG 1 'in AFB 2a  ve AFG 2a 'ya dönüsmesini saglamaktadirlar. Bu olayda, furan halkasinin 8 ile 9 ncu karbon atomlari arasindaki çift bagda hidratasyon meydana gelmektedir. AFB 1 'in yikimlanmasiyla olusan AFB 2a 'nin zehirliligi AFB 1 'e göre 200 kat daha azdir. Aflatoksinlerin, tümüyle mutajenik ve zehirli olmayan ürünlere yikimlanabilmesi için,asitlerle yapilacak islemin yüksek basinç ve sicaklikta yaklasik 12 saat süreyle uygulanmasi gerekir. Asitlestirme sirasinda gidalarin besin degeri yönünden kayba ugramasi bu yöntemin olumsuz bir yönüdür (5, 22).

Diger kimyasal maddeler: Bunlar arasinda %75'lik metanol,%5'lik dimetamin hidroklorür, aldehitler, benzol peroksit, osmium tetroksit, iyot, ferro amonyum sülfat, potasyum permanganat ve sodyum borat gibi kimyasal maddeler sayilabilirsede bu maddelerin kalintilarindan kaynaklanabilecek olan zehirlenme riski nedeniyle kullanilmalari güvenli degildir (22).

     Aflatoksinlerin yikimlanmasi amaciyla kullanilan bir madde de butilli hidroksi toluen (BHT)'dir. Besin katki maddesi olarak kullanilan ve antioksidan bir madde olan BHT, bazi maddelerin genotoksisitesini ve karsinojenitesini degistirir. AFB 1  üzerinde de, zehirin dokularda dagilimi, atilimi ve DNA'ya baglanmasini degistirmek amaciyla denenmistir. Bu madde ile muamele sonucunda AFB 1 (ratlarda), daha kolay metabolize edilerek suda kolay eriyebilir polar metabolitler haline çevrilir.Yikimlanma olayi bazi enzimatik olaylarla beraber yürür. Önemli bir yikimlanma olayinda, AFB 1  8,9-oksit-glutasyon bilesigi sekillenir. BHT ratlarda glutasyon transferaz'i n olusumunda önemli bir role sahiptir. Bu enzim tarafindan katalize edilen olaylarla toksin ile glutasyonun birlesmesi saglanir. Bu bilesik ise invivo satlarda AFB 1 'in safrayla atilan metabolitidir. Yikimlanma olayi için öne sürülen bir baska görüs ise söyledir; BHT ile epoksit hidrataz' in etkisinin engellenmesi ve bu sayede AFB 1  8,9-oksidin dihidrodiol, 8,9-dihidro, 8,9-dihidroksi AFB 1 'e dönüsmesi ve yikimlanmasidir (12). Sekil 1 ve 2'de;fiziksel ve kimyasal nedenlerle AFB 1  molekülünde meydana gelen baslica degisiklikler  görülmektedir (22).

III.Mikotoksinlerle Bulasik Yem ve Yem Hammaddelerinin Güvenli

    Bir Sekilde Kullanimina Iliskin Uygulamalar 

     Tarimsal üretimde küflenme olaylarinin önlenememesi nedeniyle, üreticinin ekonomik zararini en aza indirmek ve böyle ürünleri en iyi sekilde baska amaçlar için islemek konusu önemli olmustur. Uygulanan mevcut tarimsal teknikler ile mikotoksin üremesi azaltilabilmekteyse de, düsük yogunluklardaki toksin hayvansal üretim ve halk sagligi açisindan yine de tehlike olusturmaktadir (11). Yem ya da besinlerin mikotoksinle kirlenmesi durumunda iki sey söz konusudur. Birincisi toksinle bulasik yemi kullanmamak, ikincisi ise böyle yem ya da besinleri kimyasal maddelerle muamele edip toksin içerigini tahrip ettikten veya kabul edilebilir bir düzeye kadar azalttiktan sonra kullanmaktir. Son durumda toksin içerigi azaltilmis ürünün herhangi bir  karma yeme katilacak miktarlari (21, 24) Tablo.3'de gösterilmistir. Amerika ve birçok ülkede küflenmis yem ve yem hammaddelerinin amonyaklandiktan sonra hayvanlara verilmesi için kurulmus pek çok fabrika vardir. Küflü yem ya da besinleri kullanilabilir hale getirmek için basvurulabilecek bazi uygulamalar su sekilde siralanabilir: Çesitli çözücülerle mikotoksinle bulasik yagli tohum ya da benzeri maddelerden mikotoksinlerin uzaklastirilmasi,elektronik seçicilerle özellikle floresans yayan fistik ve benzeri tanelerin ayiklanmasi, yem ya da besinlerin otoklavda yüksek isi derecelerinde veya günes isiginda uzun süre tutulmasi.

     Saha ve depolama esnasinda sartlar uygun oldugu taktirde yem,tarimsal ürünler ve diger besinlerde mantar infestasyonu ve dolayisiyla mikotoksin bulasmasi olabilecegi her zaman göz önünde tutulmalidir. Bu nedenle,üretimden tüketime kadar tüm islemler mantar gelismesini en aza indirecek sekilde gerçeklestirilmelidir. Bu amaçla, modern tarim tekniklerinin uygulanmasi, hayvan yetistiricilerinin kullandiklari yemleri uygun biçimde depolamalari ve sürekli sekilde kontrol etmeleri, küflü yemleri hayvanlara vermemeleri gerekir. Hayvan yem ve ürünleri ile diger besinler her kademede ve sürekli sekilde mikotoksinler yönünden analiz edilmeli ve ülkemiz için kabul edilen tolerans limitlerin üzerinde olanlar,yukarida belirtildigi sekilde, ya uygun çözeltilerle muamele edilmeli ya da imha edilmelidir.Ihraç ve ithal edilecek besin maddeleri mikotoksinler bakimindan mutlaka analiz edilmelidir. Ayrica, yem ve besinlerde mantar infestasyonu ve dolayisiyla mikotoksin olusumunu önlemek için etkili, ekonomik ve uygulanabilir kimyasal maddelerin arastirilmasi ve bunlarin uygulanmasi gibi çalismalar yapilmalidir (15).

Tablo 3. Aflatoksinlerle kirlenmis yem hammaddelerinin karma yemlere katilan en yüksek oranlari

Table 3.Maximum added amounts of the feedstuffs  contamitated with aflatoxins to mixed feeds   

 

Aflatoksin kirlilik düzeyi

Yem çesitleri

Son ürün

Katilan kirlenmis      Oratlama kirli- 

hammadde orani       lik düzeyi,ppm

Hafif derecede kirlenmis

(0.1 ppm'e kadar)

civciv yemi

ördek yemi

hindi baslangiç yemi

kesim öncesi hindi yemi

kesim öncesi et tipi piliç yemi

yumurta tavugu yemi

katiksiz                     0

katiksiz                     0

katiksiz                     0

en fazla %5               0.005

en fazla %5               0.005

en fazal %7.5            0.0075

Orta derecede

 kirlenmis

(0.1-1.0 ppm arasi)

kesim öncesi et tipi piliç yemi

kesim öncesi hindi yemi

yumurta tavugu yemi

en fazla %2.5            0.025

en fazla %2.5            0.025

en fazla %3.75           0.038

Agir sekilde kirlenmis

(1.0-2.0 ppm arasi)

tavuk yemi olarak kullanilmaz

koyun yemi

sigirlar yemi

en fazla %2.5            0.050

en fazla %2.5            0.050

2 ppm'den daha fazla

hayvan yemi üretimin

de kullanilmaz

 KAYNAKLAR 

1.Adego,G.O.,Babalda,A.K. and Akanni,A.O. (1991). Effects of sodium metabisulphite, hydrogen peroxide and heat on aflatoksin B 1  in lafun and gari-two cassava products.Die Nahrung, 35: 1041-1045.

 2.Anon. (1989). Küf ve mikotoksin. Çiftlik Derg. 62: 15.

 3.Anon. (1989). Karma yem konservasyonu. Çiftlik Derg. 62: 8.

 4.Arda,M. (1980) .Mikoloji. A. Ü. Basimevi, Ankara.

 5.Berker, A. (1989). Gida aflatoksinlerin detoksifikasyon olanaklari. Vet Hek Dern Derg. 59: 52-61.

 6.Betina,V. (1989). Mycotoxins,chemical,biological and environmental aspects. Elsevier. Amsterdam.

 7.Carson,M.S. and Smith,T.K. (1983). Role of bentonite in prevention of T-2 toxikosis in rats. J Anim Sci. 57: 1498-1506.

 8.Ceran, G. (1987). Karma yemlerde, yem hammaddelerinde mikotoksinler ve alinmasi

    gereken önlemler. Yem San Derg.  54: 17-22.

 9.Christopher,Y.J. (1987). Detoxification of deoxynivalenol with Sodium bisülfite and

    evaluation of the effects when pure myco toxin or contaminated corn was treated and

   given to pigs. J Agric Food Chem. 35: 259-261.

10.Dogan,K. (1987). Hayvan yemlerinde bozulma nedenleri depolama ve mikotoksinler.

   Yem San Derg. 57: 5-17.

11.F.A.O. (1979). Prevention of mycotoxins. Food and Agriculture Organization of the United

    Nations. Food and Nutrition paper No:10. Rome.

12.Fukayama,M.Y. and Hsieh,D.P.H. (1984). Effect of Butylated hydroxytoluene

    pretreatment on the excretion,tissue,distribution and DNA binding of [ 14 C] aflatoxin B 1  in

    the rat. Fd Chem Toxicol.  23: 567-573.

13.Harvey,R.B.,Timothy,D.P.,Jeffrey,A.E.,KubenaL.F.,Huff,W.E.and Petersen,H.D. (1991).  

    Effect on aflatoxin M 1  residues in milk by addition of Hydrated Sodium Calcium

    Aluminosilicate to aflatoxin-contaminated diets of dairy cows. Am J Vet Res. 52: 1556-

    1558.

14.Jothimahalingam,R. and Gavindan,S. (1989). Effect of feeding aflatoxin-contaminated

    diet on ammonia treatment in broiler chicken. Indian J Anim Sci. 59: 901-902.

15.Kaya,S. (1989).Yem ve besinlerdeki mikotoksinler:Insan ve hayvan sagligi için önemleri.

Ankara Univ Vet Fak Derg. 31: 226-253.

16.Kaya,S. (1990). Veteriner Toksikoloji. Yüzüncü Yil Üniversitesi  Veteriner Fakültesi

Yayinlari.

 17.Kubena,L.F.,Harvey,R.B.,Huff,W.E. and Corrier,D.E. (1990). Efficacy of a Hydrated

    Sodium Calcium Aluminosilicate to reduce the toxicity of aflatoxin and T-2 toxin. Poult

    Sci. 69:  1078-1086.

18.Kubena,L.F.,Huff,W.E.,Harvey,R.B.,Yersin,A.G.,Elissalde,M.H.,Wìtzel,D.A.,Giroir,L.E.,

     Phillips,T.D. and Petersen,H.D. (1991). Effects of a Hydrated Sodium Calcium

     Aluminosilicate on growing  turkey poults during aflatoxicosis. Poult Sci. 70: 1823-1830.

19.Mahalingam,R.J.,Govindan,S.,Punniamurthy,N. and Balachandran,C. (1990). A study on

     aflatoxin detoxification by aqua-ammonia method in poultry feed. Indian Vet J. 67: 149-

     151.

20.Meronuck,A.R. (1992). Mycotoxins in feed. Feedstuffs (reference issue). 64: 148-151.

21.Ronald,R.,Marguardt and Andrzej A. Frolich. (1992). A review of recent advances in understanding ochratoxicosis. J Anim Sci.  70: 3968-3998.

22.Samarajewa,H.,Sen,A.C.,Cohen,M.D. and Wei,C.J. (1989). Detoxification on aflatoxins in foods and feeds by physical and chemical methods. J Food Protect. 53: 489-501.

23.Sanli,Y. (1989). Küflenmis Yem:Kullanimi,tüketimi ve sakincalari.Çiftlik Derg. 62: 23-25.

24.Sanli,Y. ve Kaya,S. (1992). Veteriner Klinik Toksikoloji.Medisan Yayinevi.

25.Trenholm,H.L.,Prelusky,D.B.,Young,J.C. and Miller,J.D. (1989). A pretical quide to the prevention of fusarium mycotoxin grain and animal feedstuffs. Arch Environ Contam Toxicol. 18: 443-451.

---

Kaynak: Kaya,S. ve Yarsan,E. (1995). Ankara Ünive Vet Fak Derg. 42(2):111-122