Prof.Dr.Ender YARSAN
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı
   
 
 

Genel I Tarihi I Kaplıcaları I Telefonlar I Gelenekler I Turizm I Alimler I Çamlıdere

KIZILCAHAMAM VE ÇAMLIDERE'DE GELENEK VE GÖRENEKLER
Gelenek: Türkçe "gelmek" fiilinden türetilen bir sözcüktür. An'ane ile aynı anlama gelmektedir. Bir toplumda, kuşaktan kuşağa geçen, bu özelliğinden dolayı saygı duyulan kültür mirasları, alışkanlıklar, bilgiler, beceriler, davranışlar gelenekler içinde yer alır.
Geniş anlamıyla; bir kuşaktan ötekine aktarılabilen bilgi, tasarım, boş inanış, yaşantı biçimi, daha geniş anlamıyla maddi olmayan kültürdür. Ancak maddi kültürün de geleneklerden' etkilendiği görülür. Her milletin kendine ait gelenekleri vardır. Gelenekler milletlerin benliklerini meydana getiren önemli elemanlardan biridir!.
Görenek ise; en sade tanımıyla bir şeyi görülebildiği gibi yapma alışkanlığıdır. İnsanların birbirinden görerek hareket etmeleri, düşünmeden başkasına uyarak yapılan adet ve usullerdir.
Bu tanımlardan soma, gelenek ve göreneklerin, toplumların hayat tarzı ve dünya görüşleri hakkında bize bilgi veren en sağlam kaynaklar olduğu ortaya çıkmaktadır. Gelenek ve görenekler sayesinde toplumlar, kültürlerini kuşaktan kuşağa, nesilden nesile canlı olarak aktarabilir. Bütün bunlardan soma, değişen dünya şartlarına göre bazı gelenek ve göreneklerin de değişikliğe uğradığı, hatta terk edildiği gözlerden kaçmamaktadır.
Cumhuriyetin kurulması ile birlikte, ülkemizin başkenti olarak seçilen Ankara'da eski alışkanlıklar, gelenek ve görenekler hızlı bir şekilde unutulurken veya değişikliğe uğrarken, özellikle ilçe ve köyler gelenek ve göreneklerini yaşatmakta daha fazla direnmişlerdir. Bugün kısmen tarihe karışan bu gelenek ve görenekler, hala yaşlılarımız tarafından zevkle anlatılmakta ve geçmişe, özlemle bakılmaktadır.
I-Doğum
Yöremizde doğum her zaman mutlu bir olay olarak kabul edilmiştir. Dünyaya yeni gelen çocuk anne baba ile birlikte bütün akrabaları, komşuları sevindirmiştir. "Çocuk, ailede ocağı tüttüren" varlık sayılmıştır. Bu nedenle çocuğa önem verilmiştir.
2-Çocuk
a-Çocuğa Ad Verme
Bu işlem genellikle dini bir nitelik arz eder. Anne ve baba tarafından tespit edilen isim, ad koyma amacıyla davet edilen, hoca veya dindar bir şahıs, baba, dede tarafından çocuğun kulağına ezan ve kamet okunduktan soma verilir. Çocuğun kulağına adı üç kez söylenir ve hayırlı, uğurlu olması dilenir. Bundan sonra yemek veya tatlı yenir.
Genellikle yöremizdeki adlar, İslam büyüklerinin adıdır. Mustafa, Ahmet, Mehmet, Ali, Bekir, Osman v.b. Ancak Durali, Durmuş, Dursun, Yaşar, Döndü, isimler de yöremizdeki halk inanışlarından etkilenerek kullanılmaktadır. Bunların dışında Ramazan, Mevlüt, Şaban gibi nitelikli isimlere de rastlanmaktadır. Ayrıca çocukları olmasını yatırlarda, ziyaret yerlerinde, ulu ve mübarek kişilerin himmetine bağlayan anne ve babalar manevi bir borç olarak çocuklarına bunlarla ilgili ad verirler. Mesela:
Çamlıdere'de Şeyh Semerkandi Hazretlerinin türbesini ziyaret ettikten soma çocuğu olan kadın, erkek çocuğa olursa Ali İhsan, kız olursa Aliye adını verir.
b-Çocuk Görme
Doğumdan soma kadın, akraba, komşu ve sülale tarafından ziyaret edilir. Bu ziyaretin kuralı çocuğa bir hediye götürmektir. Çocuk giysileri bu tür hediyelerin başında gelir. Bu ziyaretlerde anne ve çocuğu için "Hayırlı Olsun", "Analı babalı büyüsün" gibi dua mahiyetinde iyi dileklerde bulunulur.
c-Diş Bulguru:
Diş hediği de denir. Yöremizde, çocuğun ilk dişi çıkınca yapılan bir uygulamadır. Çocuğun ilk dişini görenin bir hediye alması gerekir. Diş sağlam olsun diye, dişi görenin bakırdan bir kap hediye ettiği olur.
d-Çocuğun Sağlıklı Büyümesi İçin Yapılan Uygulama
Çocuk geç yürüse "kösteği kesilir". Bu uygulama şu şekilde yapılır:
Çocuğun ayakları bir iple birbirine bağlanır. Yürüyen bir erkek bir de kız çocuk evin etrafında dolaşır, hangisi önce gelirse, geç yürüyen çocuğun ayaklarındaki ipi keser ve bu anda bir su kabı devrilir. Köstek kesme cami önünde de yapılabilir. Ayrıca çocuğu kem gözlerden korumak amacıyla kurşun dökme, gök boncuk, karaağaç, sarımsak dişi takma gibi uygulamalara rastlanır.
e-Sünnet Merasimi
Eskiden köylerde, zengin bir şahıs, ağa sünnet düğünü yapardı, herkes düğün yapamazdı. Sünnet ilan edilirdi, zengin şahıs fakir çocukların sünnetini de yapardı. Sünnette herkes toplanır, tekbirlerle kurban keser gibi çocuk sünnet edilirdi. Çocuk sünnet olduktan soma yakın akraba ve sülalesi hediyeler getirirdi. Günümüzde Kızılcahamam - Çamlıdere'de belediyeler bu hayırlı hizmete öncülük etmektedir.
3-Asker Uğurlama
Genç delikanlıların askere çağrı pusulası gelince, asker adayını, yakınları, amcaları, dayıları, teyze, hala ve komşuları yemeğe davet eder. Çıkış günü caminin yanında toplanılır. Dua yapılır, asker adayı büyüklerin elini öper. Herkes askere "uğur parası" verir. Bundan sonra asker neşe içinde, dualarla uğurlanır. Eğer köyde yatır, türbe gibi mübarek sayılan yerler varsa aralar topluca ziyaret edilir ve askerler yola çıkar.
4-Evlenme-Düğün
a-Dünürlük
Eskiden kızı genellikle erkek anası beğenirdi veya erkek beğendiği kıza dünür gönderirdi. Dünürlüğe erkek tarafından ana-babası, akrabaları, amca, dayı, dede ve saygın birileri giderdi. "Allah'ın emri, Peygamberin sünneti ile ... " kız istenirdi.
b-Söz Kesme-Nişan
Eğer aileler dünürlükte anlaşmışlarsa, bu hususu teyit etmeleri, halka duyurmaları gerekmektedir. Buna "söz kesme" denilmektedir. Söz kesiminde genellikle şerbet içilmektedir.
Sözden sonra kıza, erkek tarafından yakın akrabalar "takı" adı verilen ziynet eşyası takar. Yüzükler takılır. Önceleri genellikle nişanlılar birbirini düğüne kadar göremezdi, günümüzde ise nişanlıların birbirlerini görmeleri, konuşmaları ve bir arada bulunmaları çoğu zaman aile üyelerinin izni yada yanlarında bulunmalarıyla olabilmektedir.
c-Düğün Hazırlıklarının Yapılması
Düğün öncesi, "pırtı", çarşı görülür, alışveriş yapılır. Oğlan evi kız evine yemiş götürür. kız evi de oğlan evine gözleme yapar gönderirdi. Kız da, erkek de yaşıtları ile birlikte bunları yerlerdi.
Erkek tarafı düğün hazırlığı için, kız tarafının özel olarak istediği eşyaları alırdı.
d-Düğünle İlgili Görev Bölümünün Yapılması da-Yardımlaşma ve Konuk Ağırlama
Eskiden düğün sahibi, akraba ve koşularına yemek verirdi. Komşu köylerde düğüne davet edildiği için, düğün sahibinin bütün misafirleri ağırlaması zor olurdu. Akraba ve komşulara verilen yemekte, herkes ağırlayacağı, misafir edeceği köylüleri belirlerdi. Bunun yanında özellikle gençlerden seçilen hizmetçiler,gelen misafirlere çok iyi hizmet etmek zorunda idi.
Eski düğünlerin hemen hemen tamamı davullu olurdu. Davul ile gelen misafirleri karşılar, kalacakları yere götürürdü. Akşam misafirler alınarak oyun yerine getirilirdi. Bu gece delikanlı "seğmenler" sinsin oynardı. Sinsin, büyük bir ateş etrafında oynanırdı. Gençler birbirine vurmaya· çalışarak ateş etrafında dönerdi, bazen kaçmak için ateş üzerinden atlanırdı.
db-Sağdıç ve Hakçıların Seçimi
Sağdıç genellikle yakın (akrabadan, küçük çocuklar arasından seçilirdi. Hakçı ise gelin almada gelinin yanında bulunan, erkeğin yakın akrabası kadınlar, gelini eltisi veya görümcesi olurdu.
e-Damat Giydirme'(Güvey Başı Dolama)
Damat giydirme ilan edilirdi, "komşular! filanın "güvey başı dolandırması" var" denirdi. Uygun bir yer seçilir ve akrabadan bir de sağdıç olurdu. Güvey başı dolamada baba oğluna çeşitli hediyeler verirdi.
Komşular ise güveye ve sağdıça hediyeler. ve para getirirdi. Daha sonra duası yapılarak damat giydirilirdi.
Bazı köylerimizde bu türende söylenenler farklılık arz etse de birbirine benzemektedir. Burada her giydirilen şey için ayrı bir tekerleme söylenirdi sonra salavat getirilirdi.
Tekerlemeler şöyledir:
Başı bütün yiğitler aşkına, Muhammed'e salavat. Kolu bütün yiğitler aşkına, Muhammed'e salavat. Beli bütün yiğitler aşkına Muhammed'e salavat.
Böylece sırayla damada elbisesi giydirilirdi. Bazı köylerimizde de bu işlem yapılırken şu tekerlemeler söylenir, arkasından salavat getirilir.
Ehli pak yiğitler aşkını:
Salavat verelim Muhammed'e. Bu yolu kuran pirler aşkına,
Salavat verelim Muhammed' e (yelek giyerken) Bu biçimi kim biçti, İdris (A.S.) biçti,
İdris (A.S.) aşkına, salavat verelim Muhammed'e.(ceket giydirilirken) Kim dokudu dersen bunun bezini,
Hz. Şit dokudu bezini,
Hz. Şit Peygamber aşkına,
Salavat verelim Muhammed' e
(özel havlu sağ omzuna konurken) Eli kan, kolu kan, kılıcı kan,
Ciğeri püryan şehitler aşkına, Salavat verelim Muhammed'e.
(Damadın sağ koluna bağlanan poşu sırasında)
f.Kına Gecesi
Gelin almadan bir gün önce yapılan törendir. Kına gecesinde erkek ve kadınlar ayrı ayrı kına yakarlardı. Kız kınası gelinin kadınlar arasına getirilmesiyle başlar. Geline kına yakılırken "aş gel" deyişleri söylenirdi:
Gece yakılır, sabah ise gelinin kınası yine, kızlardan oluşan bir grup eşliğinde, bir suya götürülerek yıkanırdı. "Aş gel" şeklinde yaygın olan halk deyişinin bir bölümü şöyledir:
Aş gel anam aş gel ben varamıyom, Ellerin köyünde ben duramıyom,
Kumsal yerlere ev yapma, ev biter gider, Uzak yerlere kız verme kız yüter gider,
Aş gel anam aş gel ben varamıyom, Ellerin köylerinde ben duramıyom.
Sacayağının ayağını demirci döver, Kızının eksiğini babası görer,
Atmada anam atma dağların ardına, Kimsede yanmasın, anam yansın derdime.
Aş gel anam aş gel ben varamıyom, Ellerin köyünde ben duramıyom...
Bu deyişler okunurken genellikle orada bulunanların ve gelinin hüzünlendirilmesi amaçlanırdı. Ancak eski düğünlerin kına gecesinde erkekler "sinsin" oynar, kadınlar da genellikle seyirci olarak bulunurlardı. Ayrıca, bu gecede "deve oyunu", "karalama" gibi oyunlar da oynanırdı.
g-Yarışlar
Gelin almadan bir gün önce güreş yapılırdı. Güreşlere düğün sahibi bahşişler verirdi. Ayrıca eğer atlı seğmenler çoksa "cirit" oyunu da oynanırdı.
h-Gelin Alma
Tekbirlerle gelin almaya gidilirdi. Eski düğünlerde atlarla gelin getirilirdi. Kız evinde mehir tayin edilirdi. Kız evden çıkınca dua edilir, davul eşliğinde veya tekbirlerle gelin getirilirdi. Gelin almada, gelin evi çeşitli zorluklar çıkarmak suretiyle oğlan tarafından bahşişler alırdı. Bu bahşişler "sandık parası", "kapı parası" vs. adı altında olurdu. Gelin oğlan evine gelince attan inmezdi. Kaynana bazı şeyler vadederdi. Bu sırada gelinin kucağına bir erkek çocuğu verilirdi. Gelin artık evine gelmiş, yeni bir ocak kurulmuş olurdu.
ı-Nikah, Nikah Yemeği
Gelinin geldiği gün nikah kıyılır, akşam nikah yemeği verilirdi. Yatsı namazından soma damat cemaatle namaz kılındıktan soma tekbirlerle eve götürülür, soma gerdeğe girilirdi.
Davullu düğünde, şafakta davulcu düğün sahibinin evinin önünde davul çalar, damattan bahşiş alır, daha soma giderdi.
Ertesi gün kadınlar kendi arasında "duvak" adı altında, eğlence düzenlerdi. Duvakta yeni gelin kutlanırdı. Genç kızların ve kadınların katılımıyla yapılan törende; gelin ortaya alınır, kucağına da bir bebek verilirdi. Soma gelinin yanı başına gelen bir kadın gelini kutlardı. Bu sırada, gelinin yeni hayatını ilgilendiren ve tavsiyeler içeren nasihat verici deyişler söylenirdi. Bu deyişlerden biri şöyledir: Hayırlı olsun, kutlu olsun,
Söğüt gibi dallı olsun,
Geven gibi köklü olsun,
Hayırlı olsun,kutlu olsun, Dört oğlunla dört kızın olsun,
Hayırlı olsun, kutlu olsun,
Ayağında çizme,mahalleyi çok gezme, Kaynananın gücünü üzme.
Hayırlı olsun, kutlu olsun,
Elinde orak,
Her huyunu ananın evinde bırak,
Hayırlı olsun, kutlu olsun, Akşam bulaşığını kurutma,
Kaynananın karşısında sırıtma
S-Ölüm Merasimi
a-Ölüm Olayının Duyurulması
Cenazesi olan aile, durumu köy imamına bildirir, o da sela verirdi.
Bütün komşular cenaze evine toplanır.
b-Ölümden Hemen Sona Yapılan İşlemler
Cenaze evinde gençlere görev verilirdi. Mezar kazılır, kazan getirilir ve kefen hazırlanırdı. Yemekler pişirilirdi. Komşular cenaze evine yemek getirirdi. Ayrıca cenazeye katılanlar için köyodasına da komşular yemek getirirdi. Ama genellikle cenaze sahibi tarafından, "cenaze yemeği" verilirdi. Cenaze hazırlanıp, namazı kılınır, defnedildikten sonra cenaze için toplananlar cenaze evine gelirdi.
c-Ölüm Sonrası
ca-Yas: Ölü için genellikle yakın akraba kadınlar yas eder, ağıt okurdu.
cb-Cenaze Yemeği:Cenazeye katılanlar, genellikle cenaze defninden sonra, ölü hanesinin veya komşuların hazırladığı yemeği yerlerdi. Günümüzde hemen hemen bütün köylerimizde "köy dernekleri" kurulmak suretiyle, cenaze olan aileye acı gününde destek olunmakta, cenaze yemeği köylüler tarafından karşılanmaktadır.
cc-Başsağlığı:Ölüm ile birlikte başlar. Cenaze defninden sonra toplu bir şekilde cenaze, evine gelinerek teselli edici sözlerle, geride kalanlara "başsağlığı" temennisinde bulunulur.
cd-Belli Günler: Ölüyü anma, yöremizde "52. gece" de yapılır. 7.gece eskiden beri kutlanmaz: Ancak bugün helva yapılarak komşulara dağıtılır. "52.gece" adı ile yapılan gelenek, ilan edilir, cenaze sahibi hocaya durumu bildirir, hoca da ilan ederek, Komşuları davet etmiş olur. Bu günde mevlit:
Kur'an okunur, ,dualar edilir yemekler yenir, daha soma ölünün ruhuna fatihalar okunur.
1- Mübarek Günler, Geceler , Aylar
a-Kandil Geceleri:İbadetlerle geçirilir, gündüzleri ise oruç tutulurdu.
Bu günlerde "irmik helvası" yapılarak komşulara dağıtılırdı, zengin olanlar davetler verir, mevlit okuturdu.
b-Üç Aylar:Halk bu aylara hürmet ederdi. Bu aylar oruçlu geçirilmeye çalışılırdı. Özellikle bu aylarda günah işlememeye dikkat " edilirdi.
c-Bayramlar
ca-Ramazan Bayramı:Arife günü mezar ziyareti yapılırdı. Öğle veya ikindi namazından sonra toplu bir şekilde bu ziyaret gerçek1e"ştirilirdi.
Bayram günü, bayram namazından sonra, caminin avlusunda, bahçesinde yaş sırasına göre herkes sırayla bayramlaşırdı. Sonra dua yapılırdı. Duadan sonra, özellikle sofralarda sütlacın da bulunduğu, çeşitli yemekler getirilir ve yenirdi. Aile ile bayramlaşmayı müteakip komşularla bayramlaşılır; küçükler büyükleri ziyaret ederdi.
Delikanlılar 'bayram akşamları çeşitli oyunlar oynardı. Eskiden "ferfene" adı altında gençler yemek yerdi. Ferfene şöyle gerçekleştirilirdi. Delikanlılar bayram günü "akşama ferfene yapacağız" diyerek, bazılarına görev verirlerdi. Ellerine torba alan gençler ev ev dolaşarak bulgur, yağ, para vs. toplar, bununla güçleri yeterse davar, yoksa tavuk alarak pişirir ve yerlerdi. Yiyecek malzemeleri. genellikle zengin evlerden toplanırdı. Bundan soma gençler oyun çıkarırdı. Karalama, dök;dök oyunu, deve oyunu bunlardan bazılarıdır. Ayrıca bayram sabahları küçük çocukların, kapı kapı dolaşarak pay toplamaları da ayrı bir görenekti.
cb-Kurban Bayramı:Arife günü mezar ziyareti yapılırdı. Mezarlık yakınında "zirat" (ziyaret kelimesinden değişme olabilir) denilen bir yer olurdu. Halk buraya halka şeklinde otururdu. Bazıları genellikle yarıdan fazlası "zirat yerine" gözleme, helva ve çeşitli yiyecekler getirir, bunlar taksim edilerek yenir, fatiha okunurdu. Soma herkes mezarını ziyaret ederdi.
Şimdi köylüler yine arife gününde, Öyle veya ikindi namazından soma mezarlık ziyaretine gide; ancak ziyaret esnasında yemek yenilmez.
Bayram namazından sonra kurbanlar kesilir, komşular birbirini ziyaret eder ve kurban etlerinden tadarlar. Kurban bayramlarında ortaya yemek getirilir. Bu yemekler toplu bir şekilde genellikle öğle namazından soma yenir. Kurban bayramında "şebit" yapılır, kurban kavurması, eti, genellikle şebitle yenirdi. Bazı köyler, komşu köylerle bayramlaşmaya giderdi.
d-Aşure günü: Köylüler bu günde kazan kaynatırdı.Genellikle kazana on çeşit yiyecek maddesi atılırdı. Buğday, üzüm, fasulye, kuş üzümü, nohut, gibi. Bu günde on kişiye selam vermek de gerekirdi. Kaynatılan aşure yemeğinden komşulara, taslarla dağıtılırdı.
Misafirlik Görenekleri
Misafir yöremizde değerlidir ve ona "Tanrı misafiri" de denir. Bu anlayış köylerimizde hala canlı bir şekilde yaşatılmaktadır. "Köyodaları" misafir ağırlama açısından oldukça önemli yere sahiptir.
Komşuluk Hakları
Komşuluk ilişkileri daima iyi olurdu. Karşılıklı ziyaretler, ilgi ve kötü günlerde destek hep komşulardan gelirdi. İslam'ın komşulukla ilgili emir ve tavsiyelerini, halkınız hayata geçirmiş ve kendi kültürümüzle yoğurmuştur. "Komşuda pişer, bize de düşer" veciz sözü bunu en güzel şekilde izah etmektedir.
Hasta Ziyaretleri
Hasta mutlaka ziyaret edilmeli ve ziyarete boş gidilmemelidir.
Hastaya ziyaretlerde moral, teselli verilir, manevi destek olunur.
imece Usulü Yardımlaşma
İmece, köy hizmetidir. Ortak kullanımla ilgili çalışmalarda bu usul uygulanırdı.
Aile içindeki Saygı-Genç ve Yaşlıların Saygıya Dayalı Karşılıklı ilişkileri
Büyüklere her zaman hürmet edilirdi. Gençler saygı ifadesi olarak onların ellerini öper, sorulmadıkça büyüklerin yanında konuşmazlardı. Gelinler, Kaynana-Kayınbabasına karşı saygıda kusur etmezdi. Özellikle eskiden gelinler kayınbabası yanında konuşmamaya özen gösterirdi. Bu duruma "yaşmak vurma" denirdi.
Ortaya koymaya çalıştığımız bütün bu görenek ve geleneklerimizin bir kısmı hala yaşatılmaktadır.
Sonuç
Sonuç olarak şunları söylemek mümkündür. Gelenek ve göreneklerimizi Türk toplumu olarak İslam'la yoğurmuş, dini duygu ve düşünceler1e şekillendirmişizdir.
Zaten eski Türk gelenek ve göreneklerindeki büyüklere saygı, misafire ikram, cenaze yemeği, düğünlerimizdeki coşkular İslam'la daha da güçlenmiş ve çoğu dinin bir emri haline gelmiştir.
Kanaatımızca bizde din ile milliyet iç içe girmiş, veya başka bir ifade ile aynileşmiştir. Anlattığımız çoğu gelenek ve göreneklerimiz tamamen dini bir içerik ve şekil - form kazanmıştır. Bu durum bir bakıma kültürümüzün daha iyi korunup, taşınmasına zemin hazırlamıştır.
Ancak, değişen ve gelişen şartlar, eski gelenek ve göreneklerimizi de değiştirmeye zorlamıştır. Bu değişiklikler arasında güzel örnekler vardır. Mesela cenaze yemeğinin eskiden, cenaze sahibi tarafından verilmesine karşın, bu gün cenaze sahibine destek ve yardımcı olmak amacıyla bu yemek "köy dernekleri" tarafından verilmektedir. Fakat unutulan ve değişen değerlerimiz de az değildir. Özellikle yeni yetişen nesillerimiz eski gelenek ve göreneklerden habersiz yetişmekte, bu nedenle yaşlılarımızın tepkisini çekmektedir.
Bizler, yeni yetişen nesillere, örnek teşkil edebilecek, gelenek­göreneklerimizi tanıtabilirsek onlar da bunları yaşatacaktır. Milli birlik ve beraberliğimize büyük katkılar sağlayan bu değerlerimize sahip çıkmak zorunda olduğumuzu düşünmekteyim. Geçmişimizin genel bir değerlendirmesini yapabilmek, toplumumuzun kültürel gelişim sürecini sağlıklı bir şekilde yorumlayabilmek, dolayısıyla geleceğe yönelik plan ve yatırımlarımızı doğru yapabilmek için, bu konularda araştırmalara ve çalışmalara önemli ölçülerde ağırlık vermemiz gerekmektedir.
____________________________________________
Kaynak : Durmuş Arık; Kızılcahamam ve Çamlıdere'de Gelenek ve Görenekler, Tarihte ve Günümüzde Kızılcahamam-Çamlıdere Yöresi Sempozyumu (21-22 Ekim 1995), Ankara 1997, sf.114-125.